In vitro fertilizasyon (IVF) için gereken ilaçlar ve işlemlerden kaynaklanan ciddi komplikasyonlar nadirdir. Bununla birlikte her medikal tedavide olduğu gibi bazı riskler mevcuttur.
İlaçlar
IVF tedavisinde ihtiyaç duyulan ilaçlar (ovülasyon indüksiyon ilaçları) yumurtalıkların bir veya daha fazla yumurta üretmesi için uyarılmasını sağlamaktadır. Bu ilaçların olası yan etkileri şunlardır:
- Enjeksiyon bölgesinde hafif ağrı ve hafif morarma. Farklı bölgelere enjeksiyon yapmak yardımcı olabilmektedir.
- Alerjik reaksiyon, gastrointestinal sıkıntı, baş ağrısı ve ruh hali değişiklikleri.
- Ovaryan hiperstimülasyon sendrom (OHSS). Yumurtalıkların çok fazla follikül (yumurta içeren sıvı dolu saklar) üretmesi ve normalden çok daha fazla büyümesi durumudur. OHSS hemen hemen her doğurganlık ilacından kaynaklanabilecek bir komplikasyondur. Genellikle hafif olmaktadır ve tedavi gerekmeden iyileşebilmektedir. Bununla birlikte şiddetli durumlarda OHSS; yumurtalıkların çok fazla büyümesiyle, dehidrasyonla, bitkinlik, karın ve akciğerlerde çok büyük miktarlarda sıvı birikimiyle sonuçlanabilmektedir. Çok ender olarak (yumurtaları toplanan kadınların % 1’ inden daha azında) OHSS kan pıhtılaşmasına ve böbrek yetersizliğine yol açabilmektedir.
OHSS riski şu şekillerde oldukça düşürülebilmektedir: 1) ovaryan cevabı arttırmak için kullanılan ilaç dozunu azaltarak, 2) yumurtlamayı tetiklemek için kullanılan human koryonik gonadotropini (hCG) yapmayarak ve tedaviyi iptal ederek veya 3) yumurta toplama işlemine kadar devam edip embriyoları dondurup bir sonraki tedavi için kullanmak.
Ovaryan Kanserle İlgili Durum Nedir?
Bazı eski çalışmalar ovaryan kanserle bir bağlantı olduğunu öne sürse de, yeni çalışmalar doğurganlık ilaçları ve ovaryan kanser arasında herhangi bir ilişki olmadığını göstermektedir.
Yumurta Toplama İşlemi
Yumurta toplama işleminde doktorunuz vajinal ultrason eşliğinde ince, uzun bir iğneyle folliküllerin içindeki yumurtaları alır. Genellikle anestezi altında yapılmaktadır. Olası riskler şunlardır:
- Hafif-orta şiddette rahatsızlık (işlem esnasında veya sonrasında)
- Yumurtalıkların yakınındaki organlarda hasar (mesane, bağırsak veya kan damarları gibi)
- Yumurtalık veya pelvik damarlarda kanama. Kanama genellikle hafiftir ve nadiren transfüzyon veya ameliyat gerektirir.
- Pelvik enfeksiyon (hafif-şiddetli). Bu tür enfeksiyonlar oldukça nadirdir. Bununla birlikte eğer oluşursa, şiddetli olabilir ve intravenöz antibiyotiklerle tedavi edilebilmektedir. Çok nadir olarak enfekte olan rahim ve/veya yumurtalık(ları) ve tüp(leri) almak için cerrahi müdahale gerebilmektedir.
Embriyo Transferi
Embriyo transferinde doktor ultrason kullanabilmektedir. Embriyoların içinde olduğu bir kateter rahime yerleştirilir ve embriyolar rahime bırakılır.
Doktor kateteri yerleştirirken hafif bir ağrı hissedebilirsiniz. Nadir olarak işlem sonrası hafif ağrı, kanama ve/veya lekelenme hissedebilirsiniz. Çok nadir olarak da antibiyotiklerle tedavi edilebilen bir enfeksiyon gelişebilmektedir.
Çoğul gebelik
IVF tedavisinde çoğul gebelik (ikiz veya daha fazlası) riski mevcuttur. Ne kadar çok embriyo transfer edilirse, risk o kadar artmaktadır. Çoğul gebeliklerin önemli riskleri vardır:
- Erken doğum
- Maternal kanama
- Sezaryen doğum
- Gebeliğe bağlı yüksek kan basıncı
- Gestasyonel diyabet
Çoğul gebelik riskini azaltmak için minimum sayıda embriyo transfer edilmelidir. Eğer çoğul gebelik oluşursa, taşınan embriyo sayısının azaltılması düşünülebilmektedir.
Doğumsal Bozukluklar
IVF’ da hedef sağlıklı bir bebeğe sahip olmanızdır. IVF yoluyla doğan çocuklarda artmış bir doğumsal bozukluk riski görünmemektedir.
İntrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) olarak bilinen tek bir spermin tek bir yumurtaya yerleştirilmesiyle oluşan embriyolarda, standart IVF’ da oluşan embriyolarla kıyaslandığında doğumsal bozukluk oranı artmamaktadır. ICSI nispeten yeni bir teknik (ilk defa 1992 yılında yapıldı) olduğu için ICSI yöntemi ile doğan çocuklarda uzun dönemli sağlık ve doğurganlık verileri mevcut değildir. Doğal yoldan doğan çocuklarda doğumsal bozukluk riski % 3 – % 5’ tir ve çoğu veri IVF – ICSI yoluyla doğan çocuklarda da bu oranın benzer olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte bazı çalışmalar ICSI ile doğan çocuklarda imprinting disorderların (Beckwith-Wiedemann ve Angelman Sendromları), hipospadiyas olarak adlandırılan konjenital malformasyonun (üretranın penisin ucu yerine alt kısmında olması) veya seks kromozom anomalilerinin oranının yüksek olduğunu (< % 1) göstermektedir. Bu alandaki araştırmalar devam etmektedir. Bazı erkek kısırlık nedenleri genetik problemlerle ilişkili olduğu için çocuklar da ebeveynleri gibi doğurganlıkla ilgili problemlere sahip olabilmektedirler. Bu kaygılara rağmen şiddetli erkek kısırlığı olan çiftlerin tedavisinde ICSI çok büyük bir gelişmedir.
Düşük
IVF sonrası gebelik kaybı ve düşük oranı genel popülasyonla aynıdır. Risk anne yaşı ilerledikçe artmaktadır. Düşük oranı 20’ lerindeki kadınlarda % 15, 40’ larındaki kadınlarda % 50’ den fazla olabilmektedir.
Eğer embriyo rahimden fallop tüpüne doğru hareket ederse, % 2 – % 4 oranında dış gebelik olma riski mevcuttur. Dış gebelik meydana gelirse, ilaçla gebeliğin sonlandırılmasına veya ameliyatla alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.